
Türklerin İstanbul 'daki İlk Mahallesi

Merve Güneş Yücel
5 Mar 2025
İstanbul 'un Fethi ve Anadolu Hisarı
ANADOLU HİSARI
İstanbul Boğazı’nın eşsiz manzarasına hakim noktalardan biridir.
Yıldırım Bayezid tarafından, Boğaz’ın en dar noktasında, 1391-1399 yılları arasında inşa ettirilmiştir. 7.000 metrekarelik bir alana sahip hisar, üç gözetleme kulesi ve çevreleyen duvarlardan oluşuyor. Üç gözetleme kulesi ve çevreleyen duvarlardan oluşuyor; iç kale surlarının kalınlığı ise 3 metre. Antik Jüpiter Tapınağı’nın olduğu yere yapılan Anadolu Hisarı ’nın bazı bölümleri yıkılmış ve tam ortasından da yol geçirilmiş. Kalenin önünde, Erdal İnönü’nün yalısının (nam-ı diğer Komodor Remzi Bey Yalısı) yanında açık havada ibadet etme imkanı veren bir namazgah bulunuyor. XVIII. yüzyılda yapıldığı sanılan, taş mihrap ve mimberi hala duran bu namazgahın benzeri Kadırga ve Maçka’da da var. Göksu Deresi Bakmayın boynu bükük olduğuna, beton istilasına terk edildiğine. Kalenin yanından salına salına aktığı eski, güzel günlerde insanların mesire yeriymiş Göksu. Zamanın bir diğer mesire yeri olan Küçüksu Deresi ile beraber “Asya’nın Tatlı Suları” denirmiş onlara. Çevresinde yemyeşil parklar ve yürüyüş yaparken kayıkla gezenlerin seyredildiği köprüler varmış. Özellikle çarşamba, cuma ve pazar günleri “Göksu Galaları” da denilen eğlencelere katılmak için gelen insanlarla dolarmış. Dillere destan zarafeti ve şıklığını ne yazık ki sadece tablolarda görebildiğimiz bölge 1960’larda el değmemiş görüntüsünü hala koruyormuş. Hatta 1972 yılında John Freely ve Hillary Sumner-Boyd şöyle yazmışlar: “Eğer yürüyerek vadiden yukarı doğru devam ederseniz, dere kıyılarının ve çimenlerin yılın ilk kar taneleri ve sıklamenle kaplı olduğunu görürsünüz”. Bugünlerde eski önemini yitiren Göksu Deresi, güzelliklerden ne kadar kolay vazgeçebildiğimizin de bir kanıtı.
Değişik dönemlerde Güzelcehisar, Yeni Hisar ve Ak Hisar gibi isimlerle de anılır.
Fatih Sultan Mehmet zamanında yerleşim bölgesi olmaya başlar. Hisar civarına önce askerlerin daha sonra da halkın yerleşmesi sağlanır. İstanbul’un fethinden sonra esas işlevini kaybeden Anadolu Hisarı, bir süre daha boğazın güvenliğinin sağlanmasında hizmet etmiştir.
16. yüzyıldan itibaren hisar çeşitli devlet adamları için bir hapishane olarak kullanılmıştır.
17. ve 18. yüzyıllarda Karadeniz’den gelen Kazak akınlarının durdurulmasında faydalı olsa da, 18. yüzyılda Boğaziçi’nin yukarı kısımlarında yeni tahkimatın yapılması ile fonksiyonunu büyük ölçüde kaybetmiştir
Bölgede mutlaka görülmesi gereken bir diğer yapı ise bugün bazı bölümleri yıkılmış olan Küçüksu Kasrı’dır. Kasrın bulunduğu noktadaki Bostancı Ocağı, 1752 yılında kaldırılır ve yerine I. Mahmut için ahşap bir köşk inşa ettirilir. III. Selim, 1803 yılında annesi Valide Mihrişah Sultan için kasrın bahçesinde barok tarzında bir çeşme yaptırır. Zamanla eskiyen köşkün yerine daha sonra yeni tarzda bir taş yapı inşa edilir. 1856 yılında I. Abdülmecit tarafından yaptırılan Küçüksu Kasrı, rokoko bezemeleriyle süslenmiştir ve dıştaki oymalarıyla dikkat çekmektedir. Günümüzde müzeye dönüştürülen yapı, oymaları, kristal avizeleri, halıları ve şömineleri ile ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor.
1830’lardan itibaren Anadoluhisarı terkedilmiş, hisar duvarları ile gerek Göksu deresi gerekse deniz arasında kalan ince kıyı daha da dolarak buralarda ahşap evler inşa edilmiştir. Daha sonraları çok yanlış bir iş yapılmış, hisarpeçenin dışa açılan iki kapısı yıkılıp genişletilerek bu iki gedik arasından avludan geçen yol, Anadolu yakasının ana sahil caddesi haline getirilmiştir.
Bizans Dönemi’nde Hanedana ait olan Boğaziçi kıyıları Osmanlı Dönemi’nde de Hanedana ait olan arazilerdir. Bizans Dönemi’nde kurulan ilk yerleşim çekirdekleri Osmanlı Dönemi’nde devlet büyükleri tarafından yaptırılan kasırlar, köşkler, yalılar, bahçeler, cami ve çeşmelerle kalabalıklaşmış, şenlenmiş ve güzelleşmiştir. Bizans Dönemi’nde bahçe, bostan ve bağ olarak kullanılan topraklar, Osmanlı Dönemi’nde de aynı amaç ile kullanılmaya devam edilmiştir .
17. yy. başlarında İstanbul’da bir bağ ve bağcı. 17. yy.’da Boğaz köylerinin çoğunluğuna cami yapılmış olup, 18. yy.’da da Boğaz’ın kendine özgü yerleşim düzeni ortaya çıkmıştır.