
Beylerbeyi 'ni Bir De Burdan Görün !

Merve Güneş Yücel
16 May 2024
Beylerbeyi 'ni Bir De Burdan Görün !
BEYLERBEYİ
İSMİ NERDEN GELİYOR?
İbrahim Hakkı Konyalı’ya göre, Üçüncü Sultan Murad (16. yy.) zamanında Beylerbeyi Mehmet Paşa’nın sahilsarayının semtte bulunmasından dolayı bölge “Beylerbeyi” ismi ile ifade edilmeye başlanmıştır . 18.yy sonrasında Beylerbeyi ismi ağırlıklı kullanılıyor.
17. yy.’ın gezginlerinden Evliya Çelebi seyahatnamesinde Beylerbeyi ismi yerine “Istavroz” ismini tercih etmiştir.
17. yy.’a dek Istavroz adıyla anıldığı görülmektedir. İki rivayet var; ilki Haç anlamına gelen Istavroz adının Constantin tarafından verildiğini , 2. Konstatinous (316-340)’un burada kubbesinin üstünde büyük bir haç bulunan altın kaplamalı bir kilise yaptırdığı ve bundan dolayı bölgenin adının Istavroz adını aldığı söylenmektedir.
Beylerbeyi, Boğaz sahil şeridi ve tepelerinde Bizans dönemine ait izler o dönemde de yerleşim yeri olduğunu gösteriyor. Ancak genel olarak diğer boğaz köyleri gibi yerleşim dokusunun oluşmasına İstanbul’un fethiyle başlanmıştır.
Boğaz’ın iskânı özellikle I. Abdülhamid’in saltanatıyla daha da yoğunlaşmıştır. Istavroz Hasbahçesi topraklarının içinde ; IV. Murad Sarayı bulunuyor, 17. yüzyıl ortasında yıktırılıp arsanın halka satılmasından sonra Beylerbeyi’ndeki, köyün gelişmeye başladığı, I.Abdülhamid tarafından sahildeki caminin yapılmasından sonra gayrimüslim köyleri arasında bir Türk mahallesi olarak Beylerbeyi, önem kazanmıştır.
Nüfusun çoğunluğu Türkler ve Rumlardan oluşuyor.
Sandallar ve kayıklar ile olta balıkçılığı yapılıyor.
Çok geniş bostanları olduğu için geçim kaynaklarından başında sebze ve meyve geliyor.
Nezaket, terbiye ve teşrifatçılığı ile kibar sınıfın toplandığı bir semt.
Beylerbeyi’ndeki sivil mimarlık örnekleri yapım tekniği açısından üç gruptan oluşuyor:
-Yığma sistemle tuğla ve taş malzeme kullanılarak inşa edilmiş yapılar
-Ahşap karkas yapılar
-Karma yapım tekniği ile inşa edilmiş yapılar
Bütün Boğaziçi köyleri gibi beylerbeyi gelişmesi Şirketi Hayriye ‘nin kuruluşu ile oluyor (Osmanlı Devleti’nde kurulmuş ilk anonim şirket niteliğinde olan Şirket-i Hayriye; Boğaziçi ile İstanbul arasındaki deniz taşımacılığını düzenli olarak sağlayınca, yazlık ev muhiti olarak bilinen Boğaziçi’nin sürekli oturma bölgesi olmasına ve imarının yaygınlaşmasına yol açtı. Şirket-i Hayriye, Boğaziçi’nin İstanbul ile bütünleşmesi sürecine hız sağladı.
Şirket-i Hayriye’nin ilk vapurları olan Rumeli, Tarabya, Küçüksu, Beylerbeyi, Tophane ve Beşiktaş ; İngiltere’den sipariş edildi.
Cumhuriyet Dönemi’nin başlamasıyla birlikte Boğaziçi’nde 1930’lu yıllarda İstanbul ve Boğaziçi’nde dönüşüm süreci başladı. Bu amaçla 1936 yılında, İstanbul’un ve Boğaziçi’nin planlamasını yapmak üzere Fransız mimar Henri Prost getirtilmiştir. 1950 yılının sonuna kadar ayrıntılı olarak İstanbul’un imar planlamasını üzerinde çalışmıştır. Kimisi birçok tarihi eseri gereksiz yere yıktığını belirtirken, kimileri de uygulamada yapılan farklılıklar nedeniyle istifa ettiğini söylüyor.
İstanbul’a davet edilen Alman şehirci Prof. Högg 1956 yılında, geniş kent içi yolları ve Ortaköy-Beylerbeyi arasında bir “Boğaziçi Köprüsü” önermiş, öneriler kağıt üzerinde kalmıştır. Ancak Boğaz Köprüsü’nün inşaatının yapılmasıyla bu bölgede çarpık yapılaşma faaliyetlerinin hızlanmaya başlamıştır
Beylerbeyi 'nde deniz hamamları bulunuyordu. Deniz hamamları Osmanlı’yı tuzlu su, kum ve güneşle buluşturmuş, Cumhuriyet dönemi plajlarının öncüsü olmuştur. Aynı sahilde bulunan kadın ve erkek hamamları arasında ses ulaşmayacak bir mesafe bulunur, aralarında sandalla dolanan bekçiler olurdu. Suya dayanıklı kerestelerle kuşatılan hamamın etrafında soyunma odaları, içkisiz büfe, tuvalet ve bir de cankurtaran bulunurdu.
19. yy. başlarında 2. Mahmud tarafından ahşap olan Beylerbeyi Sahilsarayı, Istavroz Sarayı’nın olduğu alana yapılmıştır. Beylerbeyi Camii büyütülmüş, Muvakkithane, Mektep ve İskele Meydan Çeşmesi yaptırılmıştır.
İlçenin güneybatı sınırı bugün Boğaz Köprüsü’nün ayaklarından başlar, Çengelköy ile Havuzbaşı Sokak sınırında birleşir, Havuzbaşı Sokak’tan başlayan Çengelköy sınırı ise Vaniköy’e kadar uzanır. İki semt de boğaza komşu olmaları sebebiyle deniz kotundan başlar art bölümlerine doğru yükselirler.
Beylerbeyi semtini kuzeyden güneye doğru sırasıyla Çengelköy, Kirazlıtepe, Küplüce ve Kuzguncuk semtleri sarmaktadır.
Merve Güneş Yücel
Kaynakçalar :
Serap Koşucu - Yüksek Lisans Tezi
Gizem Akbıyık - Yüksek Lisans Tezi
Deniz Gören - Yüksek Lisans Tezi
Neziha Bezci - Yüksek Lisans Tezi